Gizli Ormana Köyünü Bilir Misiniz?
Antalya’ya 2,5 saat mesafede tespit edilen bu eski yörük köyü, Toroslar’da, Manavgat çayını besleyen derelerin arasında kurulmuş ve kendisine özgü mimarisini korumuş bir yerleşim.
Ormana, Antalya’nın İbradi ilçesine bağlıdır. İbrada ise Luvi dilinde “gür akarsuyu olan” manasına gelir. Dvakaısıyla bu bölümde iki antik çağ yerleşimi bulunduğu, kazılar yapılmamışsa da saptanmıştır.
Strabon’un dile getirdiği antik Erymna şehri burası. Ürünlü ile Ormana arasında antik şehrin akropolüne ait kule kalıntısı, asli taşlar ve lahitler mevcut. Erymna adı bu bölümde tespit edilen iki yazıtta anılıyor. Luvi dilinden gelen ve İsauria (Pamphylia’nın kuzeyi) bölgesinde tespit edilen bu şehrin adı “sunak-halkı şehri” manasına geliyor. Antik Yunan devreinde Orymna’ya, Selçuklu devreinde ise Ormana’ya dönüşmüş bu ad.

Bugün dışarıya çok göç verip yerleşik nüfusu azalmış olsa da, göç edenlerin köylerine olan tutkusu ve yatırımları ile orijinal düğmeli evlerin derhal derhal 50 kadarı tamir görmüş. Köy halkı yörüklükten manavlığa geçeli çok vakit olmuş. Yerleşik hayatı benimsemişler. Fakat köy, sarp yerleşimi sebebiyle tarıma elverişli değil. Çevrede birtakım üzüm bağlarını ya da evlerin bahçelerinde yetişen bahçe sebzelerini görebiliyoruz fakat asli geçim kaynağı hayvancılık. Genellikle kurbanlık keçileri ve oğlakları ile tanınıyor. Çevresindeki yaylalar ve sulak arazide olması hayvancılık amacıyla en uygun bir bölge oluşturuyor.
DÜĞMELİ EVLER
Kültür köyleri arasında bulunan köyde bu orijinal düğmeli evler yıkılmaktan kurtulmuş. Duvardan taşan ahşap parçacıkları sebebi ile bu adı almış evler. Duvarın mukavemetini çoğaltmak amacıyla, yığma duvar işçiliğinde oluşturulan bir teknik bu. Bu yörede yetişen katran ağaçlarından oluşturulan kalaslar, taşların arasına geçmeli olarak yerleştirilirken dişleri dışarıda bırakılıyor. Böylece duvar uzun seneler vakitınce yıkılma riski taşımıyor. Bugün köyde 300 kadar düğmeli evin bulunduğu söyleniyor. Fakat şimdilik 50 kadarı restore edilebilmiş. Restorasyon amacıyla kendi halkından ustalar eğitip yetiştiriyorlar ve böylece evlerin restorasyonu köyün istihdamına da katkıda bulunuyor. Ayrıca, bir takımları pansiyona çevrilen bu evler, seçenek turizm olanağını sunmakta. Sadece köy içi değil, etrafsini kuşatan orman, şelale, mağara ve yaylalar da doğayı sevenlere bir cennet sunuyor.
EYNİF YAYLASI
Çavuş üzümü yetiştirilen bağlardan geçip Onas Tepesi’ne kesinlikle çıkın. Hem inanılmaz bir görünüm çıkacak karşınıza hem de bu panorama size etraf ile ilgili düşünce verecek. Buradan Eynif Yaylası’na geçerken etrafta koşuşturan trik sincapları ve tavşanlar, endemik bitkiler, çam ve katran ağaçları size eşlik edecek. Çoban yataklarından birine girip oğlakları ve onları besleyen anne keçileri görebilirsiniz. Toroslardaki keçiler kurbanlıktır, sütünden yalnızca çoban ailesi peynir ve yoğurt gerçekleştirmek amacıyla yararlanır. Hazır köyde iken, çoban peyniri tadabilirsiniz. Yerli ve yöre yemeklerine meraklı iseniz, güveçte keçi yahnisi ya da köftesini denemenizi öneririz.
Yol boyu ağaçlara asılı delikli taşlar göreceksiniz. Bunlar istek taşları. Evlenme yaşı gelen çoban, bulduğu delikli taşı ağaca asıp kısmetine kavuşmayı bekliyor.
Yaylaya geldiğinizde tabiatta özgür gezen at ve taylar göreceksiniz. Bunlar Ormana’nın yılkı atları. Rivayete göre Osmanlı süvarisi atlar cumhuriyet devreinde tabiata bırakılmışlar ve vahşi hayat koşullarına alışmışlar.
TOL HAN
Bu bölümde karşımıza bir Selçuklu Han’ı çıkıyor. 13. yüzyılda yapılmış bu kervansarayın adı Tol Han. Anlıyoruz ki izole bulunduğunu düşündüğümüz bu bölge, Selçuklular devreinde Toroslarda geçit veren bir kavşak olmuş. Ticaret kervanlarının konakladığı handa Osmanlı devreinde basılmış ve İbradi beldesinin ismini taşıyan paralar bulundu. Osmanlı sultanının emri ile para basma statüsünü kazanmış bu bölgenin, bir devre ne kadar mühim ve kalkınmış bulunduğunu ön görü edebiliriz.
ALTINBEŞİK MAĞARASI
Türkiye’nin en büyük, Avrupa’nın 3. büyük yeraltı gölüne sahip Altınbeşik Mağarası’nın araştırılabilen kısmı, kollarıyla beraber 2200 metreyi buluyor. Mağarada 125 metrelik bir gölle başlıyor. Gölün derinliği, yer yer 15 metreye kadar ulaşıyor. Mağaranın içerisinde sarkıt ve dikitler, natural oluşmuş köprüler, sütunlar ve heykelimsi oluşumlar yaratmış. Mağara fakat yaz ve sonbahar aylarında girişe uygun. Kış ve ilkbaharda mağara tamamıyla suyla doluyor. Açık bulunduğu devrede ise ilk 400 m tekne ile gezilebiliyor.
ÜRÜNLÜ KÖYÜ
Mağaraya 5 km ötede gene düğme evleri ile bir diğer köy bizi bekliyor. Ürünlü köyü maalesef Ormana gibi koruma altında değil ve evler yıpranmış, birtakımları metruk durumda… Unullu Köyü olarak Osmanlı belgelerinde anılan köyü göç çok etkilemiş ve nüfusu azalmış. Köy halkı sıcakkanlı, gezginlerle sohbeti seviyor. Kendi aralarında ve komşu köylerle ilişkileri çok iyi.
Köyde en mühim sosyal vaka düğünler. Bu sebeple göç edenler de köye düğüne geliyor. Komşu köylerle kız alıp verme az; kız kaçırma vakalarına çok az rastlanmaktadır. Köylüler düğünlerde, neşeli ve yaslı günlerinde her vaktinden değişik olarak birlik beraberlik içerisindedir. Düğünlerde detaylı türküler-maniler söylenir, oyunlar oynanır. Gelin, at ya da araba ile getirilir. Düğünlerde erkekler ve kadınlar ayrı eğlenir. Düğün vakitı genel olarak bir haftadır. Perşembe ve Piyasa günleri gelin alma günüdür. Yaz aylarında giderseniz, bir düğüne denk gelebilirsiniz.
MELAS VADİSİ
Yöredeki bir diğer güzel vadi olan Melas yakınlarında Üzümdere köyü yer alıyor. Melas çayında, köyden birkaç km ötedeki alabalık çiftlikleri köy halkı amacıyla yeni bir gelir kaynağı. Geçmişte kervan yolları üstünde tespit edilen köy, yolların toprak kaymaları sebebiyle kapanması neticesi izolasyona uğramış. Fakat Toroslardaki yürüyüş kümeleri yardımıyla ilkbahar ve sonbahar aylarında gezginlere kavuşuyor. Dönüş yolu evveli uğrayıp kesinlikle dere kıyısında eğlenceli bir yemek Yemenizi tavsiye ederiz.